Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkçülüğün Esasları - Ziya Gökalp

  Türkçülüğün Esasları Hakkında Türkçülüğün Esasları, Ziya Gökalp'in 1923 yılında yayımladığı, Türkçülüğün tüm fikir ve tekliflerini bir sistem bütünlüğü içinde ortaya koyan, yazarın değişik zamanlarda yazmış olduğu denemelerden derlediği sosyolojik bir kitaptır. " O zaman bu Darülfünün'da Tarih Felsefesi profesörü Ahmet Vefik Paşa'ydı. Ahmet Vefik paşa, Şecere-i Türkiye'yi (Türklerin soy kütüğü) Doğu Türkçe'si'nden İstanbul Türkçesi'ne çevirdi. Bundan başak, Lehçe-i Osmani (Osmanlı lehçesi) Türk lugati hazırlayacak Türkiye'deki/Türkçe'nin genel ve büyük Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu ve bundan başka Türk lehçeleri bulunduğunu aralarında da karşılaştıralar yaparak meydana koydu. Ahmet Vefik Paşa'nın bu bilimsel Türkçülükten başka, bir de sanat Türkçülüğü vardı. Evinin bütün fertlerinin mobilyaları, kendisinin ve ailesi fertlerinin elbiseleri  genellikle Türk ürünüydü. Hatta, çok sevdiği kızı Avrupa modeli bir terlik almak için çok ısrar
En son yayınlar

İçimizdeki Şeytan

İçimizdeki Şeytan Hakkında Roman, Macide ve Ömer isimli iki önemli karakterin aşkını içerir. Eserde kişilerin iç konuşmaları ve kendileri ile hesaplaşmaları yaygın olarak kullanılmış, bu yolla duygu ve hisler çok başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Ömer'in sürekli kendini sorgulaması, olaylara çözüm üretmek istemesi ve başarısız olması göze çarpan hususlardandır. Ömer bu sıkıntıları içindeki şeytandan kaynaklandığına kanaat getiriyor. Bu romanında, Sabahattin Ali toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" etkileyici bir biçimde anlatıyor. Evet, sadece bir bakış ve belki de biraz merhametle karışık... Fakat bunun hiç olmazsa lakayt bir bakış olmaması beni yerimden sıçratıyor. İçimde müthiş bir hafiflik, bir genişlik duyuyorum. Belki de hakikaten sevmek budur. Belki de ben şimdiye kadar sahiden sevmenin ne olduğunu bilmiyordum. Acaba kendimi kapıp koyuversem mi?.. Ne zaman irademe müracaat edersem büyük bir yorgunluk duyuyo

Kumarbaz - Dostoyevski

  Kumarbaz Hakkında Kumarbaz, Dostoyevski'nin gençlik yıllarını, dramatik aşk ve kumar tutkusunu en yalın hali ile kaleme aldığı yapıtlarından biridir.  Dostoyevski'nin gençlik yıllarını, dramatik aşk ve kumar tutkusunu en yalın hali ile kaleme aldığı yapıtlarından biridir. İlk büyük romanı olan ve büyük bir kitleye ulaşan Suç ve Ceza'dan sonra yayınevi ile yaptığı anlaşmaya bağlı kalmak mecburiyeti üzerine, (Kumarbaz romanının 25 gün içerisinde yazılmaması halinde Dostoyevski ileride yazacağı romanlardan herhangi bir hak talep edemeyecekti[1]) romanın yetişememe telaşı ve en önemlisi iyi bir roman yazmak düşüncesiyle tuttuğu stenograf Anna Grigoryevna'nın yardımı ile yazmış ve kendinden genç olan bu kadınla daha sonra evlenmiştir. Roman 25 günde tamamlanmıştır. Roman, 2012 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Oyuncuları Tiyatro Topluluğu tarafından oyunlaştırılıp sahnelenmiştir. " bir sinek üzerinde bile olsa, insan vahşîce, sınırsız bir üstünlük duygusu

Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

  Fahrenheit 451 Hakkında Fahrenheit 451, Ray Bradbury'nin 1951'de ilk defa basılan ünlü distopik bir bilimkurgu romanıdır. Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir. Eser, kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Aynı zamanda ünlü Fransız sinemacı, François Truffaut tarafından da sinemaya uyarlanmıştır ancak Truffaut kendi yorumunu katmayı tercih etmiş ve kurguda bazı değişiklikler yapmıştır. Bu film Türkiye'de "Değişen Dünyanın İnsanları" adıyla gösterime girmiştir. Guy Montag işini seven bir itfaiyecidir. Televizyonun ve teknolojinin hüküm sürdüğü karanlık bir dünyada okuma eylemi yok olmak üzeredir, zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe vermektedir. Montag'ı

Dahi Diktatör - Celal Şengör

  Dahi Diktatör Hakkında "Atatürk'ü  tarihteki ekseri diğer diktatörlerden ayıran önemli bir özelliği vardı: Tüm düşüncelerini milletini temsil eden meclise öyle veya böyle kabul ettirdikten sonra uygulaması. " (sf. 7) " Atatürk’ün meclisi sadece iki defa tehdit ettiği söylenir: Birincisi, Büyük Taarruz’dan evvel başkumandanlık görüşmeleri sürerken. Bu tehdidi de şu sözlerden ibarettir: “Orduyu başsız bırakmadım, bırakmıyorum, bırakmayacağım.” O zaman ülkenin içinde bulunduğu nazik durum ve meclisin takındığı tutum  düşünülürse bu ifadeyi mazur görmek kolaydır. Diğeri de hilâfetin saltanattan ayrılması tartışmaları sürerken söylediği: “Bu iş olacaktır. Ama bu arada bazı kafalar da kopabilir” sözleridir. Bu, aslında dinsel anlamda dogmatik (yani dinin kuralları gereği) ve tarihsel kökleri olmayan bir birliktelik hakkında ülkenin kritik günlerinde yapılan sonu gelmeyen bilgisiz ve akılsız tartışmalar karşısındaki isyanını dile getirir. " (sf. 7) " Atatürk’ün

Devlet Adamı - Platon

Devlet Adamı Hakkında Latince adı Politicus olarak da bilinen Devlet Adamı, Platon tarafından yazılmış Sokratik bir diyalogdur. Metin, Sokrates, matematikçi Theodorus, Sokrates adında başka bir kişi ve Elea'dan "Yabancı" olarak adlandırılan isimsiz bir filozof arasındaki konuşmayı tasvir eder. " Şöyle: Hekim diye tanınmamış bir kimse, hekim olan birine öğüt verebilecek kadar bilgili olsa, ona da hekim demek gerekmez mi? GENÇ SOKRATES - Gerekir. YABANCI - Bunun gibi, resmi sıfatı olmayan biri, ülkeyi yönetene akıl öğretecek erkte olsa, o kimsede hükümdarda bulunması gereken bilgi vardır, diyemez miyiz? GENÇ SOKRATES - Deriz, elbet. " (sf. 6) " Çobanlık sanatının çok çeşitleri vardır. Bunlardan biri belli bir sürüyü konu edinen siyaset sanatı değil midir? " (sf. 16) " Devlet adamını, çevresini dolduran, onunla aynı payeyi paylaşmak isteyen öbür insanlardan koparıp ayırmadıkça ve onu, bütün farklılığıyla ortaya koymadıkça, demin kralın ne olduğunu şö

Sakıncalı Piyade - Uğur Mumcu

  Sakıncalı Piyade Hakkında Sakıncalı Piyade, araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun 12 Mart 1971 Muhtırası döneminde yaşanan bazı olayları anlatıp eleştirdiği kitabıdır. İlk baskısı 1977'de yapılmış, daha sonra Um:Ag tarafından 1997'de bugün satılan baskısı yayımlanmıştır. "Tutuklanmak için çalmadığım kapı kalmadı, sonunda kaçma şüphesi vardır gerekçesiyle tutuklandım." (sf. 7) "Silahlı Kuvvetlerimizde, adlarını duymadığımız, yüzlerini görmediğimiz subaylardan oluşan bir sağlıklı yapı var. Bütün olup bitenlere karşı , Silahlı Kuvvetleri ayakta tutanlar bu adsız kahramanlardır işte." (sf. 24) "Memleketimizde ve özellikle Sıkıyönetimimizde o günlerde düşünce özgürlüğü vardı. Her savcı, istediği kadar kişinin ölüm cezasına çarptırılmasını isteyebilirdi. Bu bakımdan düşünce özgürlüğü, tam anlamıyla yürürlükteydi." (sf. 25) "Küçüklüğümde aklım mahkeme kararlarına takılırdı. Savcı, hukukçu, yargıç hukukçu, avukat hukukçu.. Nasıl olur da, ayn